Dış politikamız "Yurtta Barış Dünyada Barış" ilkesine dayandırılmıştır. ******çü dış siyaset de milliyetçilik anlayışı saldırgan ve başkalarının topraklarına göz diken bir anlayış değildir.
YUNANİSTAN İLE İLGİLİ SORUNLAR (Nüfus Mübadelesi)
Lozan anlaşmasına göre İstanbul'daki Rumlar ile Batı Trakya dışında kalan Türkiye'deki Rumlar Yunanistan'daki Türklerle karşılıklı olarak değiştirilecekti. Özellikle İstanbul'da çok sayıda Rum bırakmak isteyen Yunanistan'm bu tutumu uluslar arası adalet divanına götürüldü. Sorun çözülemedi. Yunanlılar Batı Trakya'daki Türklerin mallarına el koydu. Türkiye'de İstanbuldaki Rumların mallarına el koydu. Yapılan görüşmeler sonucunda problem çözümlenemedi. Türk - Yunan dostluğu (Balkan Antantı'nın) oluşumun sağladı (1934). 1954 yılında Kıbrıs sorunuyla ilişkiler bozuldu. Diğer sorunlar şunlardır:
Batı Trakyadaki Türklere baskılar
Lozana aykırı olarak Ege adalarının silahlandırılması
Ege kıta sahanlığı sorunu
Kıbrıs sorunu.
MONTRÖ ANLAŞMASI (20 TEMMUZ 1936)
Avrupada 1933 yılında başlayan silahlanma yarışı
İtalya'nın Habeşistan'a saldırması
Almanya'nın yayılmacı politika izlemesi üzerine Türkiye boğazların güvenliği ile ilgili olarak Milletler Cemiyetine başvurdu. Lozan'daki statüsünün değişmesini istedi. İmzalanan anlaşmaya göre;
Lozanda kurulan boğazlar komisyonu kaldırıldı.
Türkler boğazların her iki yakasında asker bulunduracaktı.
Ticaret gemileri boğazdan serbestçe geçecek savaş tehlikesi durumunda Türkiye boğazları kapatabilecekti. Böylelikle Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki gücü arttı. Uluslararası dengede konumu güçlendi. Halen yürürlüktedir.
MİLLETLER CEMİYETİNE GİRİŞ (18 TEMMUZ 1932)
Wilson ilkeleri doğrultusunda kurulan milletler cemiyeti I. Dünya Savaşı sonrasında oluşturulmuş ve dünya barışının devamını amaçlamıştır. Ancak I. Dünya Savaşından sonra galip devletlerinin egemenliği altına girmiştir. Milletler Cemiyetinden gelen çağrı üzerine "Yurtta Barış Dünyada Barış" ilkesi gereğince cemiyete üye oldu. Milletler cemiyetinin dünya barışını korumada başarılı olamayışının nedenleri şunlardır:
Galip devletlerin ulusçuluk ilkesini yenilen devletleri parçalamak için kullanmaları
Galip devletler sömürgelerinde ulusçuluk ilkesini uygulamayarak ulusların isteklerini yerine getirmediler.
Yenilen devletlerden tazminat alınmama kararına rağmen savaş masrafını almak amacıyla onarım ödentisi adı altında ödenmesi güç tazminatlar istediler ve Milletler Cemiyeti II. Dünya Savaşı'nın çıkmasını engelleyemedi.
BALKAN ANTANTI (9 Şubat 1934)
Nüfus mübadelesi sorunun çözümüyle Türk Yunan dostluğu başlamış Balkan Antantının temeli oluşturulmuştur. 1933 yılında Faşist İtalya ile Nazi Almanya'sı Avrupa'da yayılma politikası izleyince devletler bu tehlikeye karşı birleştiler. Yunanistan, Yugoslavya, Romanya ve Türkiye Atina'da Balkan Antantı'nı kurdular. Arnavutluk İtalya'nın tehditi altında olduğundan, Bulgaristan ise dış politikada yayılmacı politika izlediğinden bu Antanta katılmadılar. Böylelikle sınırlar güvence altına alındı.
SADABAT PAKTI (9 TEMMUZ 1937)
İran Şahı Rıza Pehlevi'nin Türkiye'yi ziyareti ile bu paktın kuruluşu başladı. Bu ziyaret diğer devletleri olumlu etkiledi. İtalya'nın Anadoluyu hedefleyen saldırgan politikasına karşı Türkiye, İran, Irak, Afganistan bu paktı imzaladı. Doğu sınırımız güvence altına alındı.
MUSUL VE HATAY SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ
Musul, Lozan'da Türkiye ile İngiltere arasında daha sonra gerçekleşecek bir ikili anlaşmaya bırakıldı. Musul Misak-ı Milli sınırlarına katılmadı. Türkiye İngiltere'nin Şeyh Sait Ayaklanması'nı kullanarak Musul'u ele geçirmesini engelleyebilmek için Milletler Cemiyetine başvurdu. Ancak Milletler Cemiyeti Musul'un Irakta kalmasma karar verdi. 5 Haziran 1926 ANKARA ANTLAŞMASI'YLA Musul Irak'a bırakıldı. Irak sınırı böylelikle belirlenmiş oldu. (Türkiye %10 Petrol hakkından bir kereye mahsus peşin para almak suretiyle feragat etti.)
Hatay Lozan'da Fransızlarla imzalanan Ankara Anlaşmasının hükmüyle bırakılmıştı. Ancak 1936 yılında Fransız Mandasından kurtuldu. Türkiye devleti bunun üzerine Milletler Cemiyeti'ne başvurdu. Çünkü Fransa Suriye'deki Manda yönetimini kaldırınca İskenderun ve Hatay'da Suriye'nin olmuştu. Türkiye bölge halkının çoğunun Türk olduğunu belirtti ve halkın kendi geleceğine kendisinin karar vermesi yolunda hareket edilmesini istedi. 1938 yılında Hatay bağımsız devleti kuruldu. Bu devlet 1939 Meclisinde aldığı bir kararla Türkiye'ye katıldı.